Çoklu engeli olan çocukların sosyal, davranışsal, iletişim ve eğitim programının müdahalesinde multidisipliner bir çalışma gerekmektedir. Müdahale sonuçlarının interdisipliner grup yaklaşımıyla maksimuma çıkarılmalıdır.

 ÇOKLU ENGELLİ ÇOCUKLARDA EĞİTSEL YAKLAŞIM

İletişim, sosyal ve davranışsal becerilerin gelişimi çocuğun toplum içerisindeki başarısının anahtarıdır.  İletişim becerilerinin kazandırılması eğitsel yaklaşımın temelidir. Çoklu engeli olan çocuklarda eğitsel değerlendirmenin ilk amacı, dil ve iletişim becerilerini geliştirmeye yönelik olmalıdır. Böylece dil ve iletişim becerilerini gelişmesi sonucunda günlük yaşam becerilerinin öğrenilmesini ve akademik becerilerinin kazanılmasını sağlar. 

Çoklu engeli olan çocukların sosyal, davranışsal, iletişim ve eğitim programının müdahalesinde multidisipliner bir çalışma gerekmektedir. Müdahale sonuçları interdisipliner grup yaklaşımıyla maksimuma çıkarılmalıdır.

Özel gereksinimi olan bu çocuklara verilecek eğitimler mutlaka bireysel olmalıdır. Çocuğun gereksinimine ve ne/neler öğretileceğine karar vermek bireyselleştirilmiş eğitim programının ilk basamağıdır. Çocuğun gereksinimin duyduğu davranış ya da beceri belirlenirken çocuğun yaşı, bulunduğu gelişim düzeyi, okul ve ev ortamında yapılan gözlemler ve ailenin görüşleri dikkate alınmalıdır. Daha sonra, belirlenen beceri ya da davranışa yönelik çocuğun performans düzeyi belirlenmelidir.  Öğretimi yapılacak davranış, kavram ya da becerinin analizlerinden yararlanarak ölçü araçlarının hazırlanması ve uygulanması gerekir. Performans düzeyi belirlendikten sonra çocuğun bulunduğu düzey dikkate alınarak, programın amacına karar verilmelidir.

Bireysel eğitim programının temellerinden biri de rutinlerin oluşturulmasıdır. Çoklu engeli olan çocukların günlük rutinleri ve aktiviteleri zaman, yer ve kişilere göre düzenlenmelidir. Duyu yoksunluğuna bağlı olarak hem hipoaktik hem de hiperaktif davranış özellikleri gösterirler. Her iki grupta da programın amacı, (ilk 3 yaş ),  çocuğun duygusal bağ kurmasını sağlayarak insanlarla iletişime geçmesi sağmaktır. Bu çocukların programında önemli olan diğer bir strateji ise,  çocuğun öğretmeni ile etkileşime geçmesi, duyu bütünlüğünün sağlanması, rezidüel görme ve işitmenin kullanılması, duygusal bağlanmanın güçlendirilmesi gibi durumlarının oluşturulması gerekir. Bu stratejilerinin gerçekleşebilmesi çocuğun benlik saygısının kazandırılması ile olur. Ayrıca problem çözme becerisinin ve ihtiyaçlarının karşılanması da gerekir.

İkinci aşamada eğitim programını uygulamadan önce, çocuğun duyu bütünlüğünün sağlanması ve problem çözme becerisini kullanması gerekir.  Bu aşamada uzman/ öğretmen bilişsel, sosyal, duygusal, motor ve algısal gelişime yönelik bütün yaklaşım programlarını uygulanmaya başlar.  

Üçüncü aşamada eğitim programı, karşılıklı iletişim gerektiren bir ortamda, aktif bir şekilde yapılmalıdır. “Ortam”, çocukların günlük aktivitelerini, girişmelerini, iletişimlerini, problem çözmesini, etkileşimde bulunması için gerekli olan uyarıların bulunduğu yerdir.    Görme-işitme kayıplı çocuğun eğitim programında üçüncü aşama çok önemlidir. Çünkü Bu aşamada çocuk etkin zaman geçirecektir.

Dördüncü aşamada ise normal gelişim gösteren yaşıtları gibi mesleki ve akademik başarılarına yönelik farklı programlar uygulanmalıdır. Bu programlar okuma, yazma, matematik gibi daha geniş kapsamlı oluşturulmalıdır.

Görme-işitme kayıplı çocukların öğrenmesi kendiliğinden, taklit veya model alarak gerçekleşmediği için, bu çocuklara gelişim alanlarına yönelik uygun bireysel eğitim programı uygulanmazsa bu çocuklar dil gelişimi ve diğer gelişim alanları açısından büyük risk altında olurlar. Bu amaçla bu çocuklara eğitsel yaklaşımda öğretme stratejileri kullanılabilir. Fakat bu strateji bu çocukların gelişiminde her zaman faydalı olmayabilir.  Diğer bir yaklaşım ise Van Dijk geliştirmiş olduğu “Konuşma Metotu ve “Hareket Temelli”  yaklaşımdır. En iyi bilinen bir eğitsel yaklaşımdır. Bu eğitsel yaklaşımda direk iletişim becerilerine yönelik olmayıp, bütün gelişim alanlarına yöneliktir.  Bu eğitsel yaklaşım, duyu yoksunluğu, psikoloji (duygusal ve sosyal öğrenme teorileri) ve iletişim teorilerine dayanır. Program çocuğun günlük aktivitelerine göre oluşturulmalıdır.

Van Dijk’in Yaklaşımı, hareket temelli ve iletişimin dört temel seviyesini fark etmeyi içerir. İlk olarak, görme-işitme kayıplı çocuğun uyarına tepkisi refleksif ve bilinç altı olarak görülen rezonans seviyesidir. İkinci seviyede rezonans seviyesini genişleterek çocuğun konuşmayı fark etmesi gerekir. Konuşma sırasında, çocuğun hareket repertuvarını genişleterek, ihtiyacı olan fiziksel yardımla hareketleri onun yapmasının gerekli olduğu öğretilir. Üçüncü seviye ise taklit seviyesidir. Çocuk fiziksel destek olmadan öğretmenin davranışlarını takip edebilir ve bu davranışları taklit yoluyla öğrenir. Sembolik iletişim ise dördüncü seviyesidir.  Eylem veya insanlar ile ilişkili nesneler kullanılır. Böylece çocuk sembolik sistemin ne anlama geldiğini ve diğer insanlarla iletişim başlatılmasını öğrenir.  Sembolik iletişim için, konuşma, işaret ve taktil işaret lisanı seçilir.

İşitme-görme kayıplı çocukların eğitim programında iletişim becerilerinin geliştirilmesinin yanı sıra davranışsal değerlendirme ve müdahaleye de yönelik olmalıdır. İleri derecede gelişimsel ve duyu yoksunluğu olan çocuklarda fonksiyonel analiz ve değerlendirmeden yararlanılır. Fonksiyonel analizin temeli çocukta davranış değişimini sağlamaktır. Davranış değişimini sağlayabilmek için 4 genel fonksiyonlardan yararlanılır. Bunlar;

1.      Dikkatten yararlanma,

2.      Fiziksel pekiştireçlerden yararlanma,

3.      İstenmeyen ve uygun olmayan hareketlerden kaçınma,

4.      Çocuğun geliştirmiş olduğu davranışlardan kaçınma. 

Uygun iletişim becerilerinin kazanılması, davranış müdahalesi esnasında da öğretilir. Davranış değişikliğinde uygulan müdahale programındaki kullanılan pekiştireceklerin bir sonucu olarak iletişim becerileri de gelişir.  Görme-işitme kayıplı çocuklarda iletişimdeki hedef, çocuğun iletişim becerilerinin geliştirilmesini sağlayacak yöntemlerin seçilmesidir. Görme-işitme kayıplı bir çocuk için iletişimdeki seçim sırası dokunma sembollerini,  işaretleri, vücut hareketlerini, vokalizasyonu (seslendirme) ve yardımcı iletişim cihazlarını içermelidir. Görme-işitme kayıplı çocuklarda etkili iletişim becerilerinin sürdürülmesini ve kazandırılmasını sağlayabilmek için kapsamlı müdahale planı, devam eden davranış programı ile birleştirilmelidir.

İşitme-görme engeli ile birlikte mental retardasyonu, kas disfonksiyonu ve duygusal problemi olan çocuklara eğitim programı hazırlanırken birçok alanı kapsayacak şekilde hazırlanmalıdır. Çocuğun iletişim becerilerini geliştirme, görme eğitimi, psikomotor ve algısal eğitim, sosyal gelişim, çevresindeki insanların ve kendisinin farkında olması, bağımsız bir şekilde dolaşabilme gibi alanları gelişimini sağlamalıdır . 

İşitme kaybı ve MR, otizm gibi başka engeli olan çocukların eğitsel yaklaşımı ile ilgili bilgiler azdır. Genel olarak, işitme-görme kayıplı çocukların eğitsel yaklaşımlarındaki aynı prensiplerinin çoğu uygulanır.  Mental retardasyonu olan çocuklarda bağımsız yaşam becerilerinin kazandırılmasında davranışçı yaklaşım veya uygulamalı davranış analizleri kabul görür. Çocukta istenilen davranışı sağlayabilmek için uygulamalı davranış analizi genel olarak altı ilkeyi içerir. Bunlar ;

1.      Öğretilecek davranış ya da becerinin analiz edilmesi ve tanımlanması,

2.      Çocuğun beceride yapabildiklerinin sürekli ve doğrudan ölçülmesi,

3.      Öğretim süresince çocuğun aktif olması için fırsatlar sağlanması,

4.      Çocuğun davranışlarına anında ve sistematik dönütler verilmesi,

5.      Çocuğun davranışlarının uyaranlarla kontrolü surecinde öğretim amaçlı ip uçlan ya da yardımlardan, doğal uyaranlara geçişin sağlanması,

6.      Yeni öğrenilen becerilerin yeni durum ve ortamlara genellemesini sağlamak için stratejilerin uygulanması gerekir.

 

Ayrıca çoklu engeli olan çocuklarda sıkı sınıf yönetimi istenmeyen davranışları önleyecek, çocukların derslere daha çok odaklanacak ve dikkatini toplayacak şekilde planlanmalıdır. Bu çocuklarda sorumluluk ve iletişim duyusunu yaratmak önemli bir unsurdur.  Öğrenme güçlüğü veya DEHB olan işitme kayıplı çocukların bulunduğu tüm ortamlarda iletişim becerilerinin gelişimini sağlayacak noktalara önem verilmelidir.

Çoklu engele sahip çocukların eğitsel süreçlerinde deneyimli öğretmenler kadar aileler çok önemlidir. Aileler eğitim programına dâhil edilmelidir. Ayrıca aileler ile çocuğun öğretmeni/uzmanı birbiriyle sürekli diyalog halinde olmalı ve aileler çocukların iletişim becerilerini geliştirmeyi desteklemelidir.

 

Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...

0
 
2226 kez görüntülendi